9 Aralık 2014 Salı

Paskalya Adası / Easter Island


Dünyanın en gizemli adası olarak kabul edilen Paskalya Adası, araştırmacıların yüzyıllardır süren çalışmalarına rağmen sırlarını saklamaya devam ediyor. Adanın tarihi ve barındırdığı medeniyetler hakkında çok sayıda teori ortaya atılıyor. Ancak, kıyı şeridi dev antik heykellerle kaplı adanın on bin yıl öncesine uzanan karanlık tarihi hala aydınlanmış değil. Eski çağlarda “Dünyanın Merkezi” olarak adlandırılan ve antik uygarlıkların nasıl yok olduğuna ait sırlar barındıran adanın gizemi çözülemeyecek gibi görünüyor.

Tahitili denizcilerin 1860’lı yıllarda Rapa Nui adını verdikleri ada, Şili kıyılarından 3 bin 600 km açıkta bulunuyor. Bu özelliğiyle, dünyanın karaya en uzak noktası unvanına sahip.
Heykellerin üzerinde yapılan araştırmalar bu heykellerin sırrını çözmeye yetmedi, üzerlerinde ne bir sembol ya da ne bir yazılı eser bulunuyor ancak tek nokta heykellerin surat ifadeleri hepsinin yüzünde gururlu bir gülümseme mevcut fakat bu araştırmalar için yeterli görülmüyor. Bir başka bilgi ise heykellerin bazıları yarım bırakılmış ve heykellerin karaya nasıl taşındığı bilinmiyor. Ağırlıkları konusunda tonlarca ağırlıkta olan bu heykellerin kim tarafından yapıldığı da bilinmiyor çünkü buna dair hiçbir iz yok…

Heykellerin sadece 288'i bulundukları yerde durmaktadır; diğerleri ya taş ocağında ya da taşınma sırasında adaya saçılmış haldedir.
Adanın iç kısmındaki taş ocaklarında, son derece ilkel, ufak tefek taş baltalar ve benzeri araçlarla yapıldığı tahmin edilen heykelerin bir kısmının bitmemiş olduğu dikkat çekiyor, Dev heykellerin taş ocaklarından kıyıya nasıl taşındığı ise çözülmeyi bekleyen başka bir bilmece.
Adada bugüne kakar 90'ı aşkın arkelojik kazı yapıldı ve bir çok heykelin sadece kafa ve omuzdan ibaret olmadığı anlaşıldı.
EISP (Easter Island Statue Project) Türkçesi ile Paskalya Adası Heykeli Projesi (PAHP) kapsamında adada yürütülen arkeolojik kazılar sonucu dev heykellerin toprak altında kalan bölümlerinde Petroglifler (taş üstüne kazınmış şekiller) yer alıyor.
EISP bünyesinde çalışan arkeologlar 7'şer metre boyutunda ve yüzde 95'i toprak altında kalmış iki yeni heykeli gün yüzüne çıkarttılar.
Adanın en büyük gizemi olan Moai adı verilen heykellerin toprak üzerinde kalan kafa ve omuz kısımlarınına ait fotoğraflarındaki volkanik küllerle karamış görüntülerinin aksine, toprak altından çıkan bölümlerinin açık renkli oluşu dikkat çekiyor.
Bedenlerinde petroglifler bulunan heykellerin yanı sıra, heykellerin yapılında kullanıldığı sanılan volkanik kayalardan oluşturulmuş taştan el aletleri de bulundu.
Bulunan heykelerin arasında ortaya çıkartılan bir kayada bulunan Hilali andıran şekil ise başlı başına dikkat çekici. Kaya üzerindeki şeklin tam olarak ne olduğu anlaşılamazken, arkelogolar bunun bir kano işareti olabileceğine dair tahmin yürüyorlar.

Adada yaşayan insanların günümüze dek deşifre edilemeyen bir dili konuştuğu sanılıyor. Bu dilde yazılmış metin olmaması da araştırmacıların işini zorlaştırıyor. Ada sakinlerinin kökenlerine dair eldeki en güçlü ipuçları, kayalar üzerinde petroglifler (taş üzerine oyma resimler) ve heykellerin üzerindeki işaretler...

Arkeologların tahminlerine göre Polinezyalılar adayı M.S. 400 yılında keşfettiler. Elde sağlam kanıtlar olduğu söylenmesine rağmen kimi arkeloglar adaya ilk yerleşenlerin Güney Amerika halkı olduğunu düşünüyor. 1951 yılında Oscak ödülüne layık görülen Kon-Tiki adlı eseriyle tanınan Norveçli kaşif ve arkeolog Thor Heyerdahl adadaki heykellerin Peru'daki taş işçiliği ile olan benzerlik taşıdığını savunarak, adanın ilk sakinlerinin Perulu olduğunu ileri sürüyor.
Ada sakinlerinin Güney Amerikalılar olup olmadığı bilinmiyor ama bir çözüm varsa o çözüm şu an gizemlerini koruyan heykellerin bedenlerinde ve kayalardaki resimlerde bulunuyor.






Moailerin en ilginç özelliklerinden biri, kafalarındaki volkanik kırmızı taştan yapılma şapkaları. “Pukao” denilen bu şapkaların anlamı ve neden heykellere eklendikleri bilinmiyor. 
Dahası, ritüelin bir parçası veya belli bir klana özgü olduğunu düşünülen pukao’ların heykelin tepesine nasıl yerleştirildiği ise bir sır.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder